Davutoğlu, Ankara’da da “yeni parti kuracak” söylentilerini pekiştiren açıklamalar yaptı. Davutoğlu’nun konuşmasının dikkat çeken bölümleri şöyle: “Düşünmekten korkan insanların vizyon üretmesi mümkün değil”“Eğer dünyanın bu kaotik döneminde insanlığa yeni bir mesaj ileteceksek, önce psikolojimizi düzelteceğiz. Bize her şey yakışır, ama asla yeis ve karamsarlık yakışmaz. Her şeyi kaybedebiliriz, tekrar kazanırız. İktidar kaybedilir, tekrar kazanılır;

Davutoğlu, Ankara’da da “yeni parti kuracak” söylentilerini pekiştiren açıklamalar yaptı. Davutoğlu’nun konuşmasının dikkat çeken bölümleri şöyle:

“Düşünmekten korkan insanların vizyon üretmesi mümkün değil”
“Eğer dünyanın bu kaotik döneminde insanlığa yeni bir mesaj ileteceksek, önce psikolojimizi düzelteceğiz. Bize her şey yakışır, ama asla yeis ve karamsarlık yakışmaz. Her şeyi kaybedebiliriz, tekrar kazanırız. İktidar kaybedilir, tekrar kazanılır; mal, mülk kaybedilir, tekrar kazanılır. Bir tek şey var ki kaybedildiğinde ikame edilmesi mümkün değildir, o da ümit, ümidi kaybedenin yarını olamaz. O zaman nasıl bir ümit oluşturabiliriz yeniden hem ülkemize, hem gönül coğrafyamıza, hem de insanlığa? Ümidi oluşturacak olan şey korkular, dürtüler değildir, ümidi oluşturacak olan şey ortak referanslara sahip bir topluluğun yeni bir vizyon üretmesidir. Vizyon üretmek ise değerli dostlar, düşünce özgürlüğüyle olur. Düşünmekten korkan insanların, düşündüğünü ifade etmekte mütereddit davranan insanların vizyon üretmesi de, vizyonu yayması da mümkün değil.”

“Düşünce özgürlüğünü sonuna kadar savunacağız”
“Bugün eğer yeni bir vizyonun altyapısını kurmak gerekiyorsa, iki şey ön şarttır; psikolojik olarak kendimizi yenileyeceğiz ve her ne surette olursa olsun düşünce özgürlüğünü sonuna kadar savunacağız. Kimin ne düşüncesi varsa, bize en aykırı bile olsa üretilen her düşünce berekettir. Çünkü aykırı düşünce, eskilerin güzel tabiriyle, her şey zıttı ile kaimdir ifadesi mucibince aykırı düşünce de kendi alternatifini oluşturur. Ama bir ülkenin, bir toplumun korkması gereken en temel mesele ümidi kaybetmekse, gelecekten kaygı duyması gereken temel unsur ise düşünce özgürlüğünün olmamasıdır. Psikolojimizi yenileyeceğiz, zihinlerimizi özgürleştireceğiz, bu olmadan yeni bir vizyon ortaya konamaz.”

“Özgürlüğü güvenlik için feda ederseniz otoriter rejimlere yönelirsiniz”
“Bizim savunduğumuz nedir? Bizim savunduğumuz şudur: Özgürlük ve güvenlik, biri diğerine feda edilmemesi gereken iki değer. İkisi de, aynı anda ve aynı ölçekte başarılması gereken iki temel hedeftir. Eğer siz güvenliği özgürlük için feda ederseniz kaosa, özgürlüğü güvenlik için feda ederseniz otoriter rejimlere yönelirsiniz.”

“Otoriter eğilimlerin kalıcı olacağını düşünmek büyük hatadır“
“İnsan doğasına aykırı hiçbir rejim yaşayamaz. Kısa dönemde yaşıyor görünse de, orta ve uzun dönemde baki olamaz. Dolayısıyla otoriter eğilimlerin kalıcı olacağını düşünmek büyük hatadır. Nitekim 11 Eylül sonrası, AK Parti iktidarlarımızın ilk dönemlerinde dünyada güvenlik ağırlıklı bir yapı varken, demokratikleşme ve özgürlüklere ağırlık verdiğimiz için Türkiye bir fark oluşturmuştu. Şimdi bizim siyasi meşruiyeti güvenlik ve özgürlükten birini tercih etmeye zorlayan bir yolla değil, özgürlük ve güvenliği aynı anda sağlayan bir yöntemle hareket etmemiz lazım.”
“Ortak aidiyet bilincimiz zaaf göstermeye başladı”

“Son dönemde gerek mahallelere kapanma, gerekse ötekileştirme, kutuplaştırma söylemleri öylesine arttı ki, ortak aidiyet bilincimiz zaaf göstermeye başladı. Ortak aidiyet bilincimizin zaaf göstermesi geleceğimiz için en büyük tehlikedir. Ramazanın bu ikliminden de bilistifade, bir kez daha sizlere ve bütün vatandaşlarımıza, kardeşlerimize, dostlarımıza şunu demek isterim: Mahallelerimizden çıkalım ve bu toplumda kimsenin öteki olmadığını gösterelim. Siyasetimizde ne beriki olmalı, ne öteki olmalı, ne benimki olmalı, ne seninki olmalı; hepimizin ortak bir aidiyeti yaşatmamız gerekir.”

“Ahlakçı değil ahlaklı olmak lazım”
“Her gün ahlaktan bahsetmek bir insanı ahlaklı kılmaz. Ahlakçı olmamak lazım, ahlaklı olmak lazım. Siyasi ahlak bağlamında, kişisel ahlak ile siyasi ahlak arasındaki zihni söylemsel ve eylem birlikteliğini sağlamak lazım. Ahlak dediğimiz şey söylemle ya da teoriyle ortaya konamaz.”

“Toplumumuzda en fazla kaygı uyandıran, akraba kayırmacılığı”
“Bugün toplumumuzda en fazla kaygı uyandıran, akraba kayırmacılığı. Ben nepotizm deyince pek anlaşılmıyordu, onun için akraba kayırmacılığı diye arkadaşlar ısrarla söylediler. Evet, akraba kayırmacılığı, yolsuzluğun değişik türleri, kibir, lüks, şatafat, görkem, biz siyasi yolculuğumuza değil, bu bedeni yolculuğumuza çıktığımızda çocukluğumuzda dahi ret ettiğimiz şeylerdi bunlar. Siyasetimizde de bugün görülen bu sapmaların karşısında dayanacağımız temel referans noktası, bu ahlaki değerlerin yeniden ihyasıdır.”

“7 Haziran’da bize en çok oy kaybettiren yolsuzluk algılarıydı”
“7 Haziran’da, bize en çok oy kaybettiren temel etken siyasi ahlakla ilgili konulardı, yolsuzluk algılarıydı. Değişik algılar, kibir hepimizde olabilir, kimse mutlak ahlakı ben temsil ediyorum diyemez, hepimiz için sınav olan konular bunlar. O zamandan itibaren belli yasaları hep gündeme getirdik. Nedir siyasi etik konusunun en açık ve net çözümü? Şeffaflıktır. Şeffaflığın olduğu yerde etik sapmalar çok zor olur.”

“Adalet araçsallaştı mı bir toplumda huzur olmaz”
“Gayrimeşru yönetim kurmak isteyenler ve zalim yönetimlerini sürdürmek isteyenlerin araçsallaştırdığı en önemli unsur adalettir, araç haline getirirler adaleti. Arkadaşlar, adalet araçsallaştı mı bir toplumda huzur olmaz, adalet bizatihi amaçtır. Adaletin bu amaç olma özelliğini yıkan ne varsa, toplum için en büyük tehlikedir. Şimdi de bizim adalete olan güvenimizi tesis etmemiz lazım.”

“Adalet sisteminde sıkıntı varsa, ne içeride düzen kalır, ne dışarıda itibar”
“Son dönemde bizim önümüze de çok sayıda anketler geliyor. Beni ürküten iki tane anket hatırlıyorum, eskiye göre karşılaştırıldığında. En çok güvenilen kurumlar veya güven endekslerinde, yargı mensupları, yargının ve din adamlarının güven unsurlarındaki düşüş hepimizi ürpertmeli. Çünkü nihayette başımıza bir iş geldiğinde, o özgürlük ve güvenliğimizi tehdit eden bir şeyle karşılaştığımızda gidip sığınacağımız yer adalet. İnsan olarak çocuğumuzu korumak istediğimizde, malımızı, mülkümüzü, neslimizi korumak istediğimizde, hani o eski makâsıd ilkeleri gereği insanın canını, aklını, inancını, neslini ve malını koruması gerektiğinde başvuracağı yer adalet. Eğer adalet sisteminde bir sıkıntı varsa, ne içeride düzen kalır, ne dışarıda itibar kalır.”

“Brunson davası beni çok üzdü”
“Benim bir Dışişleri Bakanı olarak yurt dışı temsil görevim dolayısıyla da, sonraki dönemlerde tabii çok sayıda zorluklarla karşılaştık, ama Brunson davası dolayısıyla uluslararası alanda yaşadığımız adalet kaybı, itibar kaybı, beni görevde olmamama rağmen o kadar üzdü ki. Niye Brunson davası beni üzdü, oturduğum yerde, yani üzerimde bir mesuliyet olmamakla birlikte uykumu kaçırdı? Eğer ortada zikredildiği gibi büyük bir suç varsa, ne olursa olsun bırakılmamalıydı. Yok, öyle bir suç yok idiyse, kim olursa olsun tutuklanmamalıydı.””

“Adaleti tekrar keşfedeceğiz”
“Adalet, kime ve neye göre değişen bir değer değildir. Adaleti tekrar keşfedeceğiz. Ama adaleti keşfederken bunu sadece yargıda oluşan, hani yargı üzerinden oluşan bir şey olarak görmeyeceğiz. Dostun dosta ilişkisi de adalet üzerinde olmalı. Adalet evrensel, kozmolojik bir değerdir, siyasal bir değerdir, sosyal bir değerdir, insanın bedeninde dahi adaletle adil bir düzen kurulmuştur organlar arasında. Adaleti yeniden inşa etmeden herhangi bir yeni siyasi vizyon oluşturmak mümkün değildir.”

“Biz yaptık ve bundan sonra tartışma yok dememek lazım”
“Bu yeni anayasal sistemimizin devlet nizamına yaptığı etkiyi soğukkanlılıkla düşünmenin vakti geldi. Bir yıl geçti, tecrübeler edinildi, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bütün devlet yetkililerinin, hepimizin, ilim adamlarının, devlet adamlarının devletimizin sağlıklı işlemesi, etkin işlemesi için neler yapılabileceğini konuşmamız lazım, açık yüreklilikle konuşmak lazım. İşte burada düşünce özgürlüğü önemli. Biz yaptık ve bundan sonra tartışma yok dememek lazım. Hep beraber ortak aklı işleterek bu sistemi nasıl doğru eksene oturtacağız, bunu paylaşmamız lazım. Mesela yasamayla yürütme arasındaki ilişkinin yeniden kurulması lazım. Etkinsizleştirilmiş bir meclis olgusu yürütmeye güç vermez.”

“Soğukkanlı bir şekilde konuşmamız lazım”
“Hepimizin soğukkanlı bir şekilde konuşmamız lazım, konuşmaktan korkmamak lazım. Korkmamız gereken şey, düşüncelerimizi zihnimize hapsedip sonra sokakta düşüncelerini zihnine hapseden taraflar arasında çatışma çıkmasıdır. Konuşan tarafların en azından konuşma eylemi dolayısıyla çatışma ihtimalleri düşer. Ama konuşamayan taraflar susarak anlaştıklarını zannetseler bile, öyle bir an gelir ki grizu patlaması gibi patlamalar yaşanır. Konuşalım, tartışalım, bunlardan hiç korkmayalım. Farklı görüş beyan eden kim olursa olsun, bunu dış komplolarla, ihanetle veya başka suçlamalarla karşılamak yerine karşı bir fikirle buna cevap verelim.”

“Üç yıldır suçlamalara muhatabım”
“Delil üretmedikten sonra suçlamak o kadar kolay ki. Üç yıldır bu tür ve benzer birçok suçlamaya doğrudan muhatap olmuş birisi olarak söyleyeyim; bu suçlamalardan korkan insanlar düşünmeyi unuturlar, ahlakı unuturlar, en önemlisi de insan olmayı unuturlar. Konuşacağız, daha çok konuşacağız. Anlaşmamız için bir zemin varsa, değil saatlerce günlerce konuşacağız, aylarca, yıllarca konuşacağız.”

“Korku iklimine boyun eğmeyeceğiz”
“Şimdi bunu iç siyaset bağlamında da söylüyorum. Birbirine farklı nazarla bakan iki dostu, eski-yeni iki dostu ya da iki siyasi rakibi ya da iki siyasi tarafı barıştırmak için, konuşturmak için yüzde 1 şans varsa arkadaşlar, o şansı günlerce, aylarca, yıllarca zorlayalım, bıkmadan usanmadan zorlayalım. Ama bu şansın olması için bilelim ki düşüncelerimize sınır koymayacağız, düşüncelerimize sınır koymak isteyenlerin oluşturduğu korku iklimine de boyun eğmeyeceğiz. Bizim bu cesaretle davranmamız durumunda göreceğiz ki en zor taraflar bile bir araya gelebilir.”

“Vatandaşlarımız ekonomik krizlerle mustarip“
“Son dönemde ekonomik krizlerle vatandaşlarımızın ne kadar mustarip olduğu aşikâr. Peki, ekonomi dediğimiz şey veya hayatımızın ekonomi boyutu hayatımızın diğer boyutlarından bağımsız mı? Şunu bilelim: Ekonomi bir boşlukta hareket etmez, bir boşlukta oluşmaz ne içeride ne dışarıda. Ekonomi, içeride siyasal ve hukuki sistemin bir parçası, doğal bir unsuru ve asli bir unsuru olarak oluşur. Hukuk devleti kurallarının sıkıntı yaşadığı yerde ekonomik canlılık olmaz.”

“Ekonominin rasyonel zemini hiçbir zaman terk edilmemeli”
Ekonominin hayatiyet kazanmasını sağlayacak olan sosyal, psikolojik güven ortamının temin edilmesi lazım; bu ön şart. Ekonomik kararlar alırken ise, o kararların rasyonel bir zemine ve objektif verilere dayanması lazım. Bu anlamda birbirleriyle tutarsız veya birbirini tamamlamayan, bir söylediğini veya bir yaptığını nakzeden (bozan) söylem veya uygulamalar tek tek doğru olsa bile toplamda ekonomik krizin çözülmesine katkıda bulunmaz. Serbest piyasa ekonomisi bir temel parametre olarak kabul edilmişse, o parametreler içinde alınması gereken rasyonel kararlar alınmalı. Gelir dağılımında ortaya çıkabilecek çarpıklıklar veya yanlışlıklar, eksiklikler ise sosyal adalet ilkeleri çerçevesinde tahkim edilmeli. Ama ekonominin o rasyonel zemini hiçbir zaman terk edilmemeli.”

“Ekonomide bir kriz olgusunun var olduğunu görerek bir kriz yönetimi uygulamamız gerekir”
“Şimdi bizim o gayrisafi milli hasılamızı her yıl yüzde 10’lara kadar çıkardığımız dönemlere bakıldığında hem içerideki siyasi istikrar ve demokratik hukuk devleti kurallarının işleyişi, hem de dünya ekonomisine entegrasyon bağlamında çok önemli adımların atıldığı yıllar olduğunu görürüz. Şimdi de yapılması gereken, birilerinin öngördüğü gibi ekonomi içe kapanarak bu krizi çözmek değil aksine Türk girişimcisine güvenerek ekonomiyi alabildiğine dünya standartlarında rekabete açarak bu krizi aşabiliriz. Ama her şeyden önce de ekonomide bir kriz olgusunun var olduğunu görerek bir kriz yönetimi uygulamamız gerekir.”

“AB ile vize muafiyeti konusu süratle çözülmeli”
“Avrupa Birliği ile son dönemde tekrar gündeme gelen vize muafiyeti konusu süratle çözülmeli. Bunun sadece bizim vatandaşlarımızın Avrupa’ya serbest ve rahat hareket edebilmeleri açısından önemi yok, Türk ekonomisinin buna çok büyük ihtiyacı var. Bugünkü ekonomik tıkanmamızı aşacak en önemli şey, Türk girişimcilerin, Türk malının bütün dünya sathında serbestçe dolaşımını sağlamaktır. Nitekim 2008 ekonomik krizini aşmamızda en büyük zemin, o dönemde vize muafiyetleriyle, yaygın vize muafiyeti politikalarıyla dünyanın her yerine Türk girişimcilerimizin hayat alanını genişletmek olmuştu. Şimdi de Avrupa Birliği ile vize muafiyeti ve Gümrük Birliği revizyonu mutlaka yapılmalı.”