1488'de Ursula Sontheil olarak doğan Mother Shipton, 15. yüzyılın sonlarında ve 16. yüzyılın başlarında Knaresborough ve York'ta yaşayan bir ingiliz din insanıydı yani en azından kaynaklar bu şekilde bildiriyor. Bazı kaynaklarda peygamber olarak bile kabul edildiğini görebiliriz.

Efsaneye göre Nidd Nehri kıyısındaki bir mağarada şiddetli bir fırtına sırasında doğdu. Annesi Agatha, doğum yaptığında 15 yaşındaydı ve Ursula'nın babası bilinmediğinden annesi onu iki yıl boyunca mağarada herkesten saklı büyüttü. Annesinin ölümünden sonra da köyün yaşlı bir teyzesi ona sahip çıktı. Rivayete göre bir gece aniden bebek Ursula'nın cinler tarafından kaçırıldığı ve ardından bacanın içinde bulunduğu söyleniyor. Nedensizce aklımda Jack-Jack Parr gibi bir şey canlandı...

Shipton Ana gibi gelmiş geçmiş bir sürü kahin ve kahinenin kehanetleri son zamanlarda en çok aratılan konulardan biri oldu. Bunun sebebi nedendir bilmem ama insanlar bir şeye "Bu da bir kehanetti" demeye bayılıyorlar. İşte bu sebeple tüm kehanetler insanlar tarafından bir kez daha okunuyor ve incelemeye alınıyor. Bununla ilgili çalışmaları da ilerleyen günlerde göreceğiz.

Shipton Ana, 1561 yılında Knaresborough'da Dropping Well yakınlarında öldü. Öldüğünde tüm Britanya'da tanınan ve sayılan bir kahineydi. Ölümünün zamanını ve nasıl olacağını önceden söylemişti, bu nedenle yaşamı boyunca engizisyondan hiç korkmadı, meslektaşlarının peşpeşe öldürüldükleri Orta Çağ'da Shipton Ana, kendisine dokunamayacaklarını biliyordu. Öleceği günün sabahında yatağına yattı, uyudu ve bir daha uyanmadı.

Ursula'nın bazı özellikleri vardı hani herkeste olmayan, duyduğumuzda tüyleri diken diken eden cinsten. Zaman geçti ve Ursula namıdiğer Shipton Ana başka yetenekleri olduğunu keşfetti. Ormanda yaşarken kendi kendine bitkilerden zehir ve ilaç yapmayı öğrendi. Gelecekle ilgili güçleri vardı ve rivayetlerinin de gerçekleştiğini görünce 'geleceği görme' yeteneğinin kutsal bir güç tarafından ona hediye edildiğine inandı.

Üç uyuyan dağ nefes almaya başlayacak dedi bu kehanetinde volkanik dağların faaliyete geçeceğinden bahsetti: "Depremler bir bir şehirleri yutacak. Bütün bunlar benim bilmediğim yerlerde olacak. İnsanlar susuzluktan ölecekler. Sonra okyanuslar yükselecek. Toprak kuruyup çatlayacak, sonra tekrar normale dönecek. Fırtınalar patlayacak ve okyanus yükselecek. Resimler hareketlenip canlı gibi gözükmeye başladığında, balık gibi gemiler suyun altında yüzdüğünde, insan kuşlar gibi gökleri fethettiğinde dünyanın yarısı kana boğulacak ve ölecek. Yüzyılı atlatıp hayatta kalanlar dağlara kaçacaklar. Ve sonra iyice ormanlık bölgelere çekilecekler. Kuru, temiz, yumuşak ve insan pisliğinden arınmış bu toprak yeni hanedanın hazinesi olacak. Dünyanın bu kararmış durumunda ne yapmak gerektiğini bilemeyen insanlar, daha sonraki nesillerin aydınlanmasını sağlayarak onlara nasıl yaşamaları ve sevmeleri gerektiğini gösterecekler ve kuyruklu yıldızın ikinci sefer belirmesiyle artık çocuklar huzurlu, mütevazı, sevgi dolu büyüyüp 'Altın Çağı' oluşturacaklar..."

Tüm bunların yanı sıra 17'nci yüzyılın en büyük felaketlerinden birisi olan Ekim 1666'daki Londra veba salgınını ve yangınını öngördü. Taaa 15. yüzyılda adını bilmesi mümkün olmayan, henüz kurulmamış ülkelerin gelecekleri ve çoğu 20'nci yüzyılda gerçekleşen teknolojik gelişmelerle ilgili kehanetlerde bulundu. Shipton Ana'ya ait daha birçok kehanet olduğuna eminim fakat bunu ispat edemem. Nedense bu kehanetlerin birilerinin eline geçtiği ve kasti olarak bu bilgilerin saklandığı spekülasyonunu yapmadan geçemiyorum.

Ursula, yaşamı boyunca birçok olağanüstü şeyle mücadele etti. Tıpkı bebekliği gibi çocukluğu da oldukça normal dışıydı. Bebek yaşta onu evlat edinen annesi Ursula'yı okula yollayarak okuma yazma öğrenmesini istedi. Ursula hayal gücü ve zekasıyla kısa zamanda tüm hocalarının dikkatini çekti. Fakat diğer öğrenciler için her zaman bir ucube olarak kaldı.

Ursula da kendisine yapılan tüm kötülükler karşısında her zaman intikam yolunu seçti. Onunla alay eden ya da ondan korkan herkesin başına ansızın kötü şeyler geldi. Ursula fiziksel olarak da açıkçası bir cadıya benzerliği ile dikkat çekiyordu. Büyük, çarpık bir burnu, kambur sırtı ve oldukça bükülmüş bacakları ile etrafında onu gören herkes onunla alay ediyordu.

Yıllar geçiyordu, artık Ursula genç bir kadın olmuştu ve kehanet yeteneği sayesinde adı duyulurken, bunu yanısıra insanlar tarafından da saygın görülüyordu. İnsanlar uzak bölgelerden gelip ona danışıyorlardı, Ursula´ya 'Knaresborough'nun Bir Bileni' adı takıldı. Özellikle gizli aşk olaylarında ve sevgililerin geleceği konusunda geleceği kesinlikle biliyordu.

Bir çıkarım yapmak gerekirse tarih boyunca birçok kahin yeryüzünden gelip geçti. Shipton Ana belki kehanetlerinde haklı çıkabilir bu başka bir konu. Burada önemli olan ve gerçeklere kör olmakta ısrarcı olduğumuz başka bir konu var. Evet insanoğlu gemiler, uçaklar, cep telefonları, bilgisayarlar icat etti. Tüm bu icatlar olurken insanoğlu durmadı yaktı yıktı.

Büyük tufanlar oldu, birçok hayvan türü yok oldu, kutuplar eriyor ve bitkiler çeşitliklerini yitiriyor tüm bunların hepsinin bir kehanet olması imkânsız. Bunlar kehanet değil olsa olsa insanoğlunun gerçeği olur. Kabul edemediğimiz tek şey yaparken yıktığımız gerçeği.





İnsanlar son günlerde yaşadığımız Corona virüs salgının da aslında kehanetlerden biri olduğuna inanmaya başladı bile. Zaten böyle değil mi bir şeyleri kılıfına uyduramadığımızda başka anlamlar yüklemeye başlamaz mıyız? Bu kehanetler gerçek midir ya da olasılıkları var mıdır bilemem ama iğneyi önce kendimize batırmayı öğrenemezsek bizim başımıza daha çok şey gelir, hepsine de kehanet deriz.